Kalp Krizi

Kalp krizi; kalbin belli bir bölgesinin aniden kan alamaması sonucu oksijensiz kalarak hasar görmesidir. Kan akımının kesilmesinin pek çok nedeni olabilir, ancak en sık neden kalp damarının pıhtıyla aniden tıkanmasıdır.

Kalp krizi belirtileri nelerdir?

Kalp krizi belirtileri (semptomlar) kişiden kişiye değişir. Bazı insanlarda belirtiler çok ciddi derecede rahatsızlık bazılarında ciddi belirtiler vardır. Bazı insanlarda ise hiç belirti görülmez; hastanın geçmişte kalp krizi geçirmiş olduğu çok sonradan tesadüfen saptanır. Birçok insanda saatler, günler veya haftalar öncesinden başlayan ve gelip geçen belirtiler kalp krizi öncüsü olabilir. Bazen de hiçbir öncü belirti olmaz. En sık görülen kalp krizi belirtileri şunlardır:

  • Göğsün ortasında veya solunda huzursuzluk hissi, ağrı, baskı, yanma veya sıkışma olabilir. Bunlar genellikle tek bir noktada değil, daha yaygın bir alanda hissedilirler. Bu şikayetler göğse ek olarak veya göğüste var olmaksızın omuzda, kolda, sırtta, boyunda, çenede veya üst karında da hissedilebilir.
  • Soğuk soğuk terleme, baş dönmesi, bayılma hissi
  • Midede hazımsızlık, bulantı, kusma
  • Şiddetli halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı
  • Hızlı, yavaş veya düzensiz kalp atışı
  • Endişe ve ölüm korkusu

Kalp krizinin nedenleri nelerdir?

  • Kalp ihtiyacı olan oksijeni, içindeki boşluklardaki kandan değil, kendine özel damarları vasıtasıyla alır. Ancak, bazı insanlarda bu damarların duvarlarında yıllar boyunca giderek artan yağ birikmesi olur. Plak denilen bu zayıf yerler bazı insanlarda aniden çatlar. Vücuttaki mekanizmalar hemen devreye girer ve bu çatlağı bir “yara” olarak tanıyıp pıhtıyla kapatarak tamir etmeye çalışır. Ancak, bu pıhtı ya fazla büyük olmasından ya da çatlayan yerdeki kronik darlıktan dolayı yanlışlıkla damarı da tamamen tıkayabilir. Her 20 kalp krizinden 19’u bu mekanizma nedeniyle olur. Tıkanan yerin ilerisindeki kalp dokusu ani bir şekilde hiç oksijen alamadığından o bölgedeki dokular eğer damar acilen açılmazsa ölmeye başlar ve kalıcı hasar gelişir. Dokular ölürse, elektriksel denge sağlanamayıp ciddi ritim bozuklukları ortaya çıkabilir. Dahası, kalbin pompa gücü azalarak kalp yetersizliği gelişebilir. Tüm bunlar ölümcül olabilir. Özetle, kalp damarının pıhtıyla aniden tıkanması açık ara en yaygın nedendir.
  • Kalp damarlarında ani ve ciddi büzülme
  • Kalp damarlarına başka yerden pıhtı atması
  • Doğuştan kalp damarlarının anormal yapıda olması
  • Kalp damarlarının kendiliğinden yırtılması

Kalp krizi riskini artıran etkenler (risk faktörleri) nelerdir?

  • İleri yaş (Kalp krizi her yaşta görülebilir, ama yaşlandıkça kalp krizi daha sık görülür.
  • Ailede kalp krizi öyküsü (Genetik yatkınlık)
  • Hipertansiyon
  • Yüksek kolesterol
  • Diyabet (Şeker hastalığı)
  • Obezite
  • Hareketsiz yaşam tarzı
  • Sağlıksız beslenme alışkanlığı
  • Yoğun stres
  • Sigara bağımlılığı
  • Madde kullanımı (Kokain ve amfetamin vb.)
  • Diğer nadir nedenler

Kalp krizi geçiren birine nasıl müdahale edilir?

  • Hemen 112’yi arayın.
  • Aspirin verin (250-300 mg). İlacın çiğnetilmesi, dil altı damarlar sayesinde kana daha hızlı geçmesini sağlar. Aspirin, kan sulandırıcı etkisiyle kalp krizinden ölme riskini azaltır.
  • Hastanın bilinci kapalıysa ve kalp krizi geçirdiğini düşünüyorsanız nefes alıp almadığını ve nabzı olup olmadığını kontrol edin. Hasta nefes almıyorsa veya nabzı hissedemiyorsanız kalp masajına (CPR) başlayın. Kalp masajı için eğitim almadıysanız, hastaya nefes vermeseniz bile sadece göğse dakikada 100-120 kez (saniyede 2 kez) basmanız faydalı olabilir. 

Kalp krizi nasıl teşhis edilir?

Acil servise kalp krizini düşündüren şikayetlerle başvuran hastada ilk yapılan tetkik EKG’dir (elektrokardiyografi). Elektriksel dengesini sağlayamayan hasarlı bölge EKG’de genellikle kendini gösterir. Ama, bazen EKG’ye sorunlar yansımaz. Yani, EKG’nin normal olması kalp krizi olmadığı anlamına gelmez. Bu durumda, kan tahlili yapılır. Hasar gören hücrelerin içinden bazı maddeler (troponin) hücre dışına kaçar, oradan da kana geçer ve kan tahlilinde saptanır. Çoğu hastaya bu aşamada tanı konmuş olur. Bazen, bu maddelerin kanda saptanabilecek düzeye ulaşabilmesi için belli bir zamanın geçmesi gerekir. Bu nedenle, ilk kan tahlili normal olsa bile birkaç saat sonra kan tahlili tekrarlanır. Tüm bu süreçte, mümkünse EKO (ekokardiyografi; kalp ultrasonu) da yapılır. Tıkalı damarın beslediği kalp dokusunun hareketini kaybettiği bazen EKO’da saptanabilir. 

Kalp krizinde kan tahlili sonucunu beklerken tedaviye geç kalmış olmaz mıyız?

Sık sorulan bu sorunun cevabındaki mantığı şöyle anlatalım: Göğüs ağrısı gibi önemli bir şikayeti olan 100 kişi acile gelmiş olsun. Bunların aslında 20’si kalp krizidir; 80’i değildir. Bu 80 kişinin çoğunda aslında önemli bir sorun yoktur (örneğin, kas ağrısı olabilir); ancak, bir kısmında ölümcül başka bir hastalık (mide delinmesi, aort yırtılması, akciğere pıhtı atması vb.) olabilir. Yani, her göğüs ağrısı olan kalp krizi değildir. Yukarıdaki tanısal yaklaşım sayesinde; benzer şikayete yol açabilen, ama kalp krizi dışında bir sorunu olan 80 kişiye yanlışlıkla, gereksiz yere ve belki de zarar verecek bir şekilde acil anjiyo yapmamış ve yanlış bir tedaviyi başlamamış oluruz; ayrıca o hastalıkları da gözden kaçırmamış oluruz. Unutmayın, bu bekleme süresinde hasta halen hastanede, yani acil müdahalenin yapılabileceği güvenli bir ortamda takip edilmektedir. Zaten, kalp krizi geçiren 20 kişinin ise 15’ine ilk EKG ile kalp krizi tanısı hemen konur. Geri kalan, henüz EKG bulgusu ortaya çıkmamış olan, ama aslında kalp krizi geçirmekte olan 5 kişinin yanlışlıkla “Bir şeyin yok” diyerek evine gönderilmemesi için de hemen kan alınır. Bu ilk kan tahlilinde de kısa sürede bu 5 kişinin 4’ünde kalp krizi anlaşılır. İşte, ikinci kan tahlili; EKG’si, EKO’su ve ilk kan tahlili normal olan, ama yine de aslında kalp krizi geçirmekte olan o son 1 kişinin gözden kaçmaması için yapılır. Özetle, bu yaklaşımın uygulanmasındaki püf nokta, sorunun sadece kalp krizinin var olup olmadığı değil, aynı şikayete yol açan farklı acil durumların da ayırıcı tanıda düşünülmek zorunda olmasıdır. Çünkü, her hastalığın tedavisi çok farklıdır ve yanlış tedavi vermemenin temel prensibi sistematik yaklaşımdır.

Kalp krizi nasıl tedavi edilir?

Kalp krizinde tedavi, en kısa zamanda damarı açıp kan akımını sağlamak ve dolayısıyla, kalıcı hasar oluşmadan kalp dokusuna oksijeni ulaştırmaktır. Bu nedenle, acil anjiyo ve stent işlemi gerekir. Anjiyoda, pıhtıyla tıkanmış damar saptanır, genellikle balon şişirilip pıhtı parçalanır ve sonra stent takılır. Stent, damarın açık kalmasını sağlayan, iskele görevi gören, telden örme ince bir borudur. Günümüzde kalp krizinin ana tedavisi budur. Ancak, her zaman stent takılamaz veya başarılı olamaz. Bu durumda, acil bypass ameliyatı gerekebilir. Kalp krizinde ne kadar geç kalınırsa hasar da o kadar fazla olur. Acil anjiyo ve stent olanağı bulunmayan yerleşim yerlerinde hasta sevk edilene kadar kalpte hasar gelişmemesi için damardan güçlü pıhtı eritici ilaçlar (fibrinolitik ilaçlar) verilerek damar açılmaya çalışılır. Sonuçta, ana tedavi olan stent için hasta zaman kazanmış olur. Nihai ilaç tedavisinde; takılan stentin pıhtı kapmaması için iki kan sulandırıcı ilaç kombine kullanılır. Bunlardan biri düşük doz Aspirin (Ecopirin veya Coraspin), diğeri ise etken maddesi klopidogrel, tikagrelor veya prasugrel olan bir ilaçtır. Kalp damarlarında yağ birikmesini azaltmak ve yeni darlık gelişme riskini azaltmak için de kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler) başlanır. Kalp yetersizliği, hipertansiyon ve ritim bozuklukları varsa bunların kendi özel ilaçları da eklenir.

Kalp krizi tekrarlar mı?

Evet, bu olasılık var. Kalp krizi geçiren her 5 kişiden 1’i 5 yıl içinde ikinci kez kalp krizi geçirir. Ancak, tersten okunacak olursa aslında pek çok kişi bir daha kalp krizi geçirmez. Yaşam tarzının düzeltilmesi ve ilaçların aksatılmaması bu riskin azaltılmasında çok önemlidir.

Kalp krizinden sonra kalp kendini yeniler mi?

Maalesef, hayır. Kriz sonrası tedaviye geç kalınmışsa ve kalp hücreleri hasar görmüşse ölen hücrelerin yerini yeni kalp kası hücreleri alamaz. Burayı bağ dokusu hücreleri tamir eder. Ancak, bağ dokusu hücreleri kalp kası hücrelerinin aksine kasılamazlar ve kan pompalamaya katkıda bulunamazlar. Bu nedenle, kalbin geri kalan sağlam kısmı pompa görevini idame ettirebilmek adına daha fazla çalışmak zorunda kalır. Eğer, ölen doku fazlaysa bunu başarmak da zorlaşır ve sonuçta kalp yetersizliği gelişir. Tedaviye erken başlanmak bunu önlemenin en önemli aşamasıdır.

Spor yapan ve sağlıklı beslenen biriydim; neden kalp krizi geçirdim?

Kalp krizi tek bir nedenle meydana gelmez. Genetik yatkınlığınız başta olmak üzere kronik stres ve hipertansiyon gibi pek çok faktör beraber rol oynar. Spor yapmak ve sağlıklı beslenmenin kalp krizi riskini azalttığı doğrudur, ama riskin “sıfır” olacağı anlamına gelmez. Şöyle düşünün: Sağlıklı bir yaşam sürmeye dikkat etmemiş olsaydınız muhtemelen kalp krizini şimdi değil, uzun yıllar önce geçirecektiniz. Yani, bunlara dikkat ederek kalp krizini yıllarca ötelemiş oldunuz.

Kalp krizinden sonra nelere dikkat etmeliyim?

  • Kalp krizi geçirdiğiniz zamanki göğüs ağrısına ya da şikayetinize benzer tarzda bir şikayetiniz olursa birkaç dakika dinlenin veya dilaltı ilaç alın. Dinlenmenize veya dilaltı ilaç almanıza rağmen göğüs ağrınız geçmiyorsa en yakın acil servise gidin veya 112’yi arayın.
  • Sigarayı bırakın; azaltmakla yetinmeyin.
  • Alkol kullanmayın; en azından azaltın (Eskiden, şarap başta olmak üzere az miktarda alkol almanın kalbe faydalı olabileceği düşünülürdü. Ancak, yeni bilimsel verilere göre, muhtemelen en iyisi hiç alkol kullanmamaktır. Bu, son Avrupa Kardiyoloji Derneği “Kalp ve Damar Hastalıklarından Korunma Kılavuzu”nun önerisidir).
  • Kilo almayın; kiloluysanız sağlıklı bir diyet ve spor programıyla kilonuzu azaltın.
  • Kolesterol seviyenizi kontrol altında tutun (Yediklerinize dikkat ederek ve ilaç kullanarak).
  • Diyabet (şeker hastalığı) ve hipertansiyonunuz varsa kontrol altında tutun.
  • Düzenli egzersiz yapın; en azından asansörden, her yere arabayla gitmekten ve sürekli oturmaktan kaçının. 
  • Kalp ilaçlarınızı (özellikle, kan sulandırıcı ilaçlar) düzenli kullanın.
  • Yediklerinize dikkat edin (Detaylardan aşağıda bahsedilmiştir).
Sağlıklı yaşam tarzı önerileri

Kalp krizi geçiren hasta nasıl beslenmelidir?

Aşağıda anlatılan beslenme tarzının; kalp krizi geçirsin geçirmesin veya kalp damar problemi olsun olmasın, aslında herkes için geçerli olduğunu unutmayın. Kalp krizi geçiren hastadaki fark, bu kurallara daha sıkı uymasının gerektiğidir.

  • Sebze ve meyve ağırlıklı beslenin.
  • Ceviz ve fındık gibi kuruyemişleri, balığı, baklagilleri ve lifli besinleri daha fazla tüketin.
  • Çok fazla ekmek yemeyin. Hiç ekmek yememek doğru değildir. Beyaz ekmek yerine, tam buğday ekmeğini tercih edin.
  • Tatlıları ve şekerli içecekleri azaltın; mümkünse hayatınızdan çıkarın.
  • İşlenmiş etlerden (sosis, sucuk, salam vb.) uzak durun. Aslında, işlenmiş her şeyden uzak durun.
  • Az tuz kullanın.
  • Az yağlı veya yağsız süt ürünlerini tercih edin.
  • Trans yağları (margarin vb.) kullanmayın. Yemeklerinizi zeytinyağı veya ayçiçek yağı gibi daha sağlıklı yağlarla yapın.
  • Tereyağı gibi hayvansal yağları çok fazla tüketmeyin. Aslında, yeni verilerle bu konu biraz tartışmalı hale gelmiştir. Yani, hiç tüketmemek muhtemelen doğru değildir. Yine de, günümüzde bilimsel kılavuzlar bunlardan uzak durulmasını önermektedirler.
  • Bitkisel ağırlıklı beslenmenin genel olarak daha sağlıklı olduğu düşünülse de bitkisel her besinin faydalı, hayvansal her besinin ise zararlı olduğu yanılgısına kapılmayın. Örneğin, zararlı olduğu düşünülen beyaz un ve rafine şekerin bitkisel; faydalı olduğu düşünülen balığın ise hayvansal gıda olduğunu unutmayın.
  • Bitkisel tedavi ile damarlar açılır mı?” adlı makalemizi de okumanızı öneririz.