İnternette pek çok web sitesinde çok farklı bitkilerin damarları açtığına dair kaynağı belirsiz yazılar ve videolar bulunuyor. Doğal olan pek çok bitkinin aslında vücudumuzdaki herhangi bir dokuya fayda sağladığına kimse karşı değil. Çünkü, biz yüzbinlerce yıl doğadaki bitkilerle beslendik ve buna uyum sağlayacak şekilde evrimleştik. Spesifik olarak damarlara faydalı bir bitki de muhtemelen vardır, ancak bu spesifik etkisi bilimsel yöntemlerle kanıtlanmış bir bitki maalesef henüz bulunmamaktadır. “Bu bitki (ya da bitkisel takviye) damarları açar” iddiasında bulunan birine şunları sorun:
- “Hastalara bu bitkiyi/takviyeyi verdikten sonra damarların açılıp açılmadığını eski görüntülerle kıyaslayarak kanıtlayan anjiyo veya benzeri bir görüntüleme tetkiki yaptınız mı?”
- “Dünyanın bir numaralı ölüm nedeni olan damar hastalıkları sorununu çözen böylesine mucizevi bir buluşu neden kaliteli bilimsel dergilerde yayınlamıyorsunuz? ”
Unutmayın, “plasebo” denilen bir kavram var; inanırsanız hissedersiniz. Yani, “Eskiden göğüs ağrılarım vardı, bu bitki sayesinde damarlarım açıldı” diyen bir hasta aslında yalan söylememektedir. Gerçekten, beyin, ağrı algısını bir süreliğine değiştirdiğinden hastada ağrı geçici olarak kaybolur. Buradaki sorun, “göğüs ağrısının geçici olarak ortadan kaybolması” yerine, “damar açma” ifadesinin yanlış bir şekilde kullanılmasıdır.
Bazen, ilaç etkileşimi ya da zehirlenme gibi zararlı etkileri olabilse de herhangi bir bitkiyi tüketmek aslında genellikle zarar vermez. Asıl sorun, bitkisel ürünle damarının açılacağını düşünen bir kişinin mevcut tedavisini terk etmesidir. Söz konusu kalp gibi önemli bir organsa bunun sonuçları maalesef ağır olur.
Bilim insanları spesifik bir etki için belli bir bitkisel ürünü/takviyeyi satan ya da kullanımını öneren kişileri dürüstlüklerinden duydukları şüphe nedeniyle genel olarak desteklemez. Ancak, bu kişilerin doktor olanları da dahil olmak üzere önemli bir kısmı da bitkisel ürünlerin spesifik etkilerine gönülden inanmaktadır. Her durumda gerçeği bulmamızı sağlayacak kilit nokta aslında şudur: Bilim inanıp inanmamakla ilgilenmez; kanıta dayanır.